Hedefe Ulaşamadım, Hüsrandayım!

Hepimizin hayata dair ufak çaplı olsun büyük olsun bazı hedefleri vardır. Bu hedefleri bize hayallerimiz koydurtur; büyüdüğümüz çevre, ailemiz, genetik yatkınlıklarımız, ilişkilerimiz, kişilik özelliklerimiz.. Farklı faktörlerin rol aldığı hedeflerimizi aslında hayatımızı şekillendiren yol tabelaları gibi de düşünebiliriz. Yaşama dair bu hedeflerin her biri beraberinde bazı sorumluluklar yükler üstümüzde ve planlar yaptırtır bize. Bu planları gerçekleştirmek için belli mesailer harcarız. Saatlerce kütüphanede çalışırız, günlerce antrenman yaparız, belki yıllarımızı veririz o hedefe ulaşmak için. Bu mesaiyi harcamak hemen zihinlerimizde bazı soruları beraberinde getirir. Ne zaman sonuç alacağız? Bu ağaç ne zaman meyve verecek? Bu yol ne zaman nihayete erecek? Koyduğumuz hedefler yalnızca ulaşılınca anlamlı gelir bize. Bu yüzden ne kadar çabalarsak çabalayalım bir meseleyi tamamlamadan o mesele ulaşılmış bir hedef olmaz bizim için. Peki hedeflere bu perspektiften bakmak kalbe nasıl gelir? Hayatta her amacımıza ulaşmak mümkün müdür sahiden? Ya da hedeflerimize ulaşmak sadece bizim elimizde midir? Bu üç sorunun ortak bir cevabı olduğunu tahmin edebilirsiniz. Hedeflerimize ulaşamamanın koca bir başarısızlık olması kalbi yorar çünkü kendimize olan inancımızı zedeler. Başarıyı sadece verdiği meyve ile sınırlı tutmak tohumken kök salıp büyüyüp, rüzgara kasırgaya ve çeşitli afetlere direnen ağaca haksızlık etmek olur. Sürecin kendisi zaten zordur, o yolda yürümek tek başına zaten hazine değerindedir. Biz bir yolda yürürken onlarca, yüzlerce, hatta binlerce parametre girer devreye. Bu parametrelerde hiçbir müdahalede bulunamayacağımız faktörler olabilir. Üstümüze düşeni yaptığımız halde sistemin diğer çarkları aynı nizamda dönmezse sistem çalışmayabilir. Bu bizim kendi görevimizi hakkıyla yerine getirdiğimiz gerçeğini değiştirmez. Çok çalışsak da yapamayabiliriz bazen. Bu bizi başarısız kılmaz.
Bir futbol maçında sadece gole bakılır. İsterse karşı takım dünyanın en iyi performansını sergilesin kaza ile de olsa gol atan takım başarılı addedilir. Kişisel gelişimimizde ise durum böyle değildir. Bizi hayata dair daha sağlam biri haline getiren şey atılan gol değil oyun sırasındaki performansımızdır. Kendimize koyduğumuz hedeflere dair çabalarımız çok kıymetlidir, çünkü olmayan şeyler bizim için neyin neden olmadığını en iyi öğrenme yoludur bir yandan da. Bir anolojide şundan bahseder; siz bir gemi kaptanıysanız karadakiler sadece o gemiyi kıyıya yanaştırıp yanaştırmadığınıza bakar. Ancak kaptanın asıl başarısı dalgalarla savaşma gücünden gelir, çabasından gelir. Kısacası hedeflediklerimiz ister ulaşalım ister ulaşmayalım samimi bir çaba her zaman kardır heybemize.
Tüm bunları incelediğimizde şöyle bir sonuç çıkarabiliriz; hedef belirlemek kendi başına insanı geliştiren ve olgunlaştıran bir yapıdadır. Burada bize düşen birkaç kilit noktaya dikkat etmek önemli olabilir; -Gerçekçi hedefler belirlemek: Bu sizi olası başarısızlıklardan ve hayal kırıklıklarından korur. Eğer hedeflerinizi kendinizi ve imkanlarınızı tanıyarak korursanız motivasyonunuz da daha uzun süreli size eşlik edecektir. -Hedefe dair detaylı planlar yapmak: Bunu yapmak sizi belirsizlikten kurtarır. Bir şeyi yapmak istiyorum ama nasıl yapacağımı bilmiyorum sorusunu zihninizden kaldırır. Detaylı planlar panik olmanızı da engeller. Planınızın olması süreci yönetirken ipleri sizin elinize verir. -Hedefe doğru ilerlerken başlangıç motivasyonunu hatırlamak: Bazen vazgeçecek noktaya gelebiliriz, bazen inancımız azalabilir veya yorulabiliriz. Böyle anlarda bu hedef bizim için neden önemli, ulaşırsak hayata dair hangi değerlerimize yaklaşmış olacağız kendimize sık sık hatırlatabiliriz. Bunu belki bir motivasyon cümlesi, belki bir ses kaydı ya da bir dostunuzla sohbet ederek sağlayabilirsiniz. Koyduğunuz hedeflere yıpranmadan, ruh dinginliği ile ulaşmanız temennisi ile…
Psikolog Amine Şentürk