İletişim Kazaları

Hayat içerisinde farklı farklı bağlamlarda bulunuyoruz. Her bir bağlamın bizi bağlama sebebi ise farklı. Kimisi para kazanabilmemiz için gittiğimiz ve tamamen iş odaklı bir bağ iken, kimisi ailemizle güzel vakit geçirmek için bulunduğumuz daha duygusal ve temel bir bağ. Bu ve benzeri örnekler çoğaltılabilir. Okula giden bir öğrencinin okul ile arasındaki bağ, bir şeyler öğrenmesi üzerine kurulmuştur. Öğrenme hedefi ortadan kalktığı zaman okul ile aradaki bağın boyutu değişir. Hatta kopma raddesine gelebilir. Her bir bağlam ise bizde yeni benliklerin ortaya çıkmasına izin verir. Okuldayken öğrenci, işteyken çalışan, evdeyken anne/baba, ebeveynlerimizin yanında ise çocuk oluruz. Her ne kadar bütün bu rolleri aynı bedenle oynuyor olsak da bu role hayat veren ruhumuz yani karakterimiz yeni durumlar karşısında değişir durur. Buna güzel bir örnek olarak anne veya babasının, okuldaki öğretmeni olan çocukları verebiliriz. Sınıf ortamında karşısındaki kişi anne/babası mı yoksa öğretmeni mi karıştırır, iletişim kurarken karşısından anne/baba şefkati beklerken öğretmen ciddiyeti ve disipliniyle karşı karşıya kalır. Kafası karışmış çocuğa ebeveynleri tarafından gerekli açıklama yapılmazsa, çocuğun zihninde ebeveynlerinin ona karşı “Ne kadar farklı” davrandığı düşüncesi yerleşebilir. Peki bu gerekli açıklama nasıl olmalıdır?
Bu sorunun cevabı aslında “Neden farklı bağlamlarda farklı davranmak durumunda kalıyoruz?” sorusuyla aynıdır. İletişimde bulunan taraflar, iletişimlerinin ilk oluştuğu bağlamın (Örneğimizdeki ebeveyn-çocuk bağı ilk bağdır) yanında yeni bir bağlamda (Öğretmen-öğrenci bağı ise yeni oluşan bir bağ) karşılaşırlarsa birbirlerine bu yeni bağlamın koşullarını tanıtmaları gerekebilir. Bu koşulları anlatırken bahsedilmesi gereken başlıca unsurlar ise yeni bağlamda bulunan sorumlulukların, diğer insanların beklentilerinin ve var olan yeni sınırların neler olduğundan bahsetmek gerekebilir. Öğretmen olan anne ve baba, çocuğuna okul bağlamında kendisinin sahip olduğu sorumlulukları, okul yönetiminin öğretmen sıfatıyla ondan beklediği görevleri, eğer bu görevleri yerine getirirse karşılığında maaş aldığını ve okul bağlamında kurulan bu ilişkinin ana temasının “iş” olduğunu belirtmesi gerekir. Kendi pozisyonunu belirttikten sonra çocuğunun da “öğrenci” olarak okulda ne gibi sorumlulukları olduğunu ve oraya ne için gittiğinin anlatılması, iki tarafın da okul bağlamında kurulacak “yeni” ilişkinin temellerinin sağlam atılmasını sağlar. Böylelikle çocuk, anne ve babasının okul sınırları içerisinde birer öğretmen olduğunu ve bu yeni rollerin, yeni sınırları ışığında kendi beklentilerini düzenlemesi gerektiğini anlayacaktır.
Çoğu zaman bağlamlar arası geçiş bu kadar bariz olmaz. Bağlamlar arasındaki geçiş ne kadar muğlaklaşırsa, kişilerin iletişimsel problem yaşama ihtimalleri o kadar artar. Buna örnek olarak eşler arasında sıkça yaşanan yakın akraba, arkadaşlar ve benzeri ortamlarda bulunurken çiftlerin, özel hayatlarıyla ilgili gereksiz bilgi paylaşımı, baş başa konuşulması gereken problemlerin aleni bir şekilde anlatılması verilebilir. Buradaki bağlam değişikliği kendisini rollerin değişmesi olarak göstermez. Karı ve koca yine aynı rollerdedir fakat bu sefer baş başa değil, diğer insanların yanında rollerini sergilemek durumundadırlar. Bu ince bağlam değişikliğinde rollerin sergilendiği ortam değiştiğinden dolayı, çiftler arasında baş başa sahip olunan rahatlık seviyesini etraftaki diğer insanların varlığını göz önünde bulundurarak tekrar düzenlemek gerekir.
İletişimden bahsettiğimiz her durumda karşımıza çıkabilecek bu problemde, tarafların birbirlerini nasıl algıladıklarını, birbirlerine karşı sahip oldukları beklentileri ve tam olarak karşı tarafın hangi rolüne hitap ettiğini şeffaf bir şekilde konuşmaları gerekmektedir. Kurulan iletişimi, kurulduğu bağlamı göz önünde bulundurarak inşa edersek, rollerin sağlıklı ayrışması sonucunda oluşabilecek iletişimsel kazaların önüne geçebiliriz.
Psikolog Zahid Erkılıç