+90 850 308 31 93
altunizade@isavak.org
Altunizade Mah, Kısıklı Cad. NO:51 Üsküdar / İstanbul
Bireysel terapilerde sık karşılaşılan durumlardan biri, danışanın değişimi bilinçdışı şekilde engellemesidir. “Aslında çok istiyorum ama yapamıyorum” ifadesi, terapötik süreçte direncin en görünür hâlidir. Bu durum, terapistin dikkate alması gereken temel bir savunma mekanizmasıdır ve çoğu zaman “kendini sabote etmek” olarak tanımlanır.
Kendini sabote etme davranışları, genellikle seanslara geç kalma, ödevleri yapmama veya önemli konuları konuşmaktan kaçınma gibi biçimlerde gözlenir. Bu davranışlar, dışarıdan bakıldığında isteksizlik gibi algılansa da, terapötik açıdan daha derin kaygı ve korkulara işaret eder. Değişim; alışkanlıkları, ilişkileri ve benlik algısını yeniden yapılandırmayı gerektirir. Bu durum da bazı danışanlar için bilinmezlik ve kontrol kaybı anlamına gelir. Terapistin görevi, sabotaj davranışını “problemli bir direnç” olarak değil, danışanın kendini koruma çabası olarak anlamaktır. Örneğin, “Değişirsem sevilmez olur muyum?” gibi bilinçdışı düşünceler, danışanın terapi sürecini yavaşlatabilir. Terapist, danışanın bu korkularını fark etmesine ve konuşmasına alan açar. Bu noktada amaç, dirençle savaşmak değil; onu anlamaktır.
Terapide direnç ve kendini sabote etme, sürecin doğal parçalarıdır. Danışanın değişimden korkması, çoğu zaman yaşam öyküsü, ilişkileri veya daha önceki deneyimleriyle ilişkilidir. Terapötik ilerleme, bu korkuların görünür kılınması ve danışanın kendine daha şefkatli yaklaşabilmesiyle mümkün olur.
Sonuç olarak, kendini sabote etmek; sadece “isteksizlik” değil, derin bir korunma ihtiyacının ifadesidir. Terapistin görevi ise bu ihtiyacı anlamak, danışana farkındalık kazandırmak ve güvenli bir değişim süreci inşa etmektir.
Klinik Psikolog Gurbet Hafsa ULAŞKIN