+90 850 308 31 93
altunizade@isavak.org
Altunizade Mah, Kısıklı Cad. NO:51 Üsküdar / İstanbul
Bu yazıda bu üçgenin ne olduğunu, nasıl işlediğini, çift ve aile ilişkilerini nasıl etkilediğini ve
bu döngüden nasıl çıkılabileceğini ele alacağız.
Üçgenin Rolleri: Kimin Nerede Durduğunu Anlamak
Kurban rolündeki kişi, kendisini daima mağdur ve çaresiz hisseder. Sorumluluk almaktan
kaçınır; sorunların dışsal nedenlerden kaynaklandığına inanır. Genellikle iç sesi şuna
benzer:
“Ben elimden geleni yapıyorum ama hiçbir şey değişmiyor.”
Bu kişiler sıkça başkalarından yardım ya da kurtuluş bekler, kendi iç kaynaklarını
kullanmakta zorlanır.
Örnek olarak Ayşe, evde her işi yaptığını düşünüyor. Kocasına "Ben her şeyi tek başıma
yapıyorum, sen hiçbir şeye karışmıyorsun!" diye sitem ediyor. Ama görev paylaşımı yapmak
ya da destek istemek yerine, sessizce her şeyi üstlenip sonra kendini yalnız hissediyor.
Böylece kurban rolüne yerleşmiş oluyor.
Kurtarıcı, dışarıdan yardımsever biri gibi görünür; ama yardım etme dürtüsünün altında,
başkalarının onu takdir etmesine olan ihtiyacı yatar. Sıklıkla kendi sınırlarını ihlal eder. “Ben
olmasam herkes perişan olur” inancı ile hareket eder. Ancak bir süre sonra yorgun düşer ve
farkında olmadan kurbana veya zalime dönüşebilir.
Örnek olarak Mehmet, eşi Zeynep'in her sıkıntısını çözmeye çalışır. İşten yorgun gelse bile,
Zeynep bir şey isteyince hiç "hayır" diyemez. Onun yerine kararlar alır, sorunlarını çözer.
Fakat bir süre sonra “Ben senin her şeyini üstleniyorum, sen bir teşekkür bile etmiyorsun”
diyerek hem sitem eder hem de öfkelenir. Bu, kurtarıcılığın sürdürülemez hale gelip diğer
rollere geçiş yaptığı bir örnektir.
Zalim rolü genellikle öfke, eleştiri ve baskı ile kendini gösterir. Zalim, diğerlerini yetersiz
görmekten veya onları cezalandırmaktan kaçınmaz. Ancak bu rolün altında genellikle
güvensizlik, incinmişlik veya kontrol kaybı korkusu yatar. Suçlayarak güç kazandığını
hisseder.
Örnek olarak Zeynep, eşinin küçük bir hatasında bile “Sen hep böylesin, zaten hiçbir şeyi
doğru yapamazsın!” diye çıkışıyor. Bu yaklaşım, aslında kendi içsel öfkesinin dışa
yansıması. Eşi bir süre sonra ya tamamen içine kapanıyor (kurban oluyor) ya da benzer bir
şekilde karşılık veriyor (zalim oluyor).
Roller Sabit Değildir: Üçgende Sürekli Hareket Vardır
Bu roller arasında geçişler çok yaygındır. Bir gün kurtarıcı olan kişi, ertesi gün kurban gibi
hissedebilir. Hatta bazen bir konuşma içerisinde bile roller arasında geçiş yapılır. Bu da
iletişimi daha da karmaşıklaştırır. Terapide, çiftlerin sıkça şöyle cümleler kurduğunu duyarım:
Bu ifadelerin tümü, üçgenin içinde sıkışmış olmanın işaretidir.
Drama Üçgeninden Çıkış Mümkün mü?
Kesinlikle evet. Ancak bunun için önce döngünün fark edilmesi gerekir. İşte bazı öneriler:
Kendinize şu soruları sorun:
kuruyorum?
Kurtarıcılar için “Hayır” demek, kurbanlar için “Benim de sorumluluğum var” demek, zalimler
için ise “Empati kurmam gerek” demek, iyileşme yolculuğunun başlangıcıdır.
Duygularınızı dürüst ama yargılamadan ifade edin. “Sen zaten hiç…” gibi suçlayıcı
cümlelerden kaçının. Bunun yerine “Bu durum beni şöyle hissettirdi” gibi ifadeler kullanın.
Evlilik ve çift terapisi, bu tür kalıpları daha net fark etmenizi sağlar. Terapist gözetiminde bu
rollerin arka planındaki duygular keşfedilir ve yerine daha sağlıklı iletişim yolları inşa edilir.
Rol Yapmayı Bıraktığınızda Gerçek Bağ Kurulur
Karpman’ın Drama Üçgeni, görünürde basit ama derin anlamlar taşıyan bir dinamiği anlatır.
Bu rollerin içine sıkışmak, hem kişisel gelişimi hem de ilişkileri sabote eder. Oysa bu
üçgenden çıkmak mümkündür. Bunun için farkındalık, cesaret ve bazen de dışarıdan bir göz
gerekir.
Unutmayın: Sağlıklı bir ilişki, rollerin değil, gerçek benliklerin buluştuğu bir alandır. Sizi
tüketen döngüler yerine, birbirinizi destekleyen bir bağ kurmak mümkün. Bu yolculuk kolay
değildir ama kesinlikle değerlidir.
Klinik Psikolog Fatma Begüm TURANOĞLU