Logo

Size iyi geleceğiz...


Icon

Telefon

+90 850 308 31 93

Icon

E-Posta

altunizade@isavak.org

Icon

Adres

Altunizade Mah, Kısıklı Cad. NO:51 Üsküdar / İstanbul

Bülten


Mezuniyet Sonrası Kaygı: Hayat ve Ben

23 Haziran 2025 Pazartesi
Blog Details

Türkiye’de hemen hemen her fert 5-6 yaşlarında anaokulu ve kreş ile beraber bir sistem içerisindeki eğitim ve öğretim hayatına başlar ve bu uzun bir süre boyunca devam eder. En başından (ortalamaya bakıldığında lisansı da sayarsak) görünen sonuna kadar 16-17 sene geçmiştir. Kişi, hayatının büyük bir çoğunluğu ile beraber eğitim & öğretim sistemine adapte olmuştur.

Lisans sonrası mezuniyeti ile beraber bir bakıma bir sistem içerisinden çıkarken bulur kişi kendisini. Artık deadlinelar yoktur, son gün yetiştirilmesi gereken ödevler ya da yıllık ‘net’ bir takvimi yoktur. Büyük bir spesifiklik içerisinden büyük bir bilinmezlik içerisine adım atmıştır. Mezun en azından böyle hisseder. Geleceğe yönelik kaygılıdır; yolunun nasıl gideceğini arar, işini kendisine uygun olup olmayacağı derdine düşer. Bunu sorgularken, kendisinin iş hayatında nasıl biri olmak istediğini, nasıl biri olduğunu bilemeyebilir ve kendisini arayışı başlamıştır.  Uzun soluklu bir sistemden sonra programsızlıkta ne yapacağını bilemez. Neyi sevdiğini, ilgilendiğini, yapmak istediğini bilemeyebilir. Ergenlik zamanındakine benzer bir kimlik arayışında bulabilir kendisini. Üstüne üstlük, yetersizlik hissi kendini yapışkan bir yorgan gibi sarar. Kaygı, her yerdedir.

Peki bu kaygı ile ne yapacağız Aynur?

Öncelikle kulağa klişe gelebilir ancak kaygı kötü bir şey olmayabilir. Alışılmış bir sistemden kopmak bedeni uyarır, beden ve zihin olduğu yeri sorgularken alarm verir. Aslında onun derdi, bireyi korumak ve hatta bireyin fert olmasını sağlamaktır.

Bu bir süreçtir, hayatta her zaman kendini bu kadar şiddetli hissettirmez ama bu alarmın içerisinde gözlemlediğim birkaç alt başlık var:

Sistemsizlik, yetersizlik, aidiyet ve kimlik arayışı, belirsizlik.

  1. Yetersizlik

Kişi lisansta aldığı teorik eğitimi nasıl uygulamaya henüz dökeceğini bilmediği için yetersizlik hissi gelir ve bu kıymetli bir yerdedir. Kişinin okuldan sonra bile eğitime açık olmasını sağlar. Yeni bilgiler ve deneyimlere açık olmasına yardımcı olur. Kişinin pasifleşmesine izin vermez. Öte yandan, kişinin ne kadar bilmediğine odaklanması bulunduğu dünyadan kopup bildiğini de gözden kaçırmasına sebep olabilir. Ne olursa olsun unutulmamalıdır ki, kişi mezun olduğu bölüm ile toplumdaki herhangi bir bireyden 4-5 sene daha fazla bilgi, deneyim, okuma ve sınanmadan geçmiştir. En profesyonel ve bilgili yerde olmayabilir ama konuya dair sıfır değildir. Bir psikoloji mezunu artık bir psikolog gibi düşünmeye başlamış bir diş hekimi diş çekimi ile ilgili acemi bile olsa deneyime sahip olmuştur. Bir bedenden bir parçayı nasıl ayırıp, birleştireceğini ve bunu yaparken sağlıklı bir şekilde kanamayı nasıl engelleyeceğini biliyordur.

Lisans eğitimleri, kişiye ‘eğitimi’ verir, nasıl hayatını idame ettireceği bilgisi verilmediği için kişi iş ilişkilerinde para, anlaşmalar, insan ilişkileri ve sınırları bilemeyebilir. Kendisinden önce mezun olan kişiler ya da yakınlarındaki büyükleri ile istişaresi ona bu konuda yardımcı olacaktır.

  1. Sistemsizlik

Uzun bir süredir belli bir program ve yapılacaklar listesi vardı, şimdi ise her zamankinden belirsiz duruyor. İnsanın kaçırdığı yanılsamalardan birisi de aslında her an bir belirsizliğin içerisinde yaşadığını unutması. O sistem varken de aslında bir belirsizliğin içerisindeydi bu. Sadece alışkanlıklarının toplu bir şekilde yapılmasından insan bunu göremeyebiliyor. Bir döngü kırıldı, bu başta korkutucu gelebilir ama aslında kişi için büyük bir şans. Artık belirleyeceği bu sistemde neler istediğine dönüp bakması, neleri ertelediğini görmesi neleri istemediğine karar vermesi gerekecek.

  1. Kimlik ve Aidiyet

Toplu bir döngünün kırılışında aslında herkes ayrışır, toplumdaki bireylere fert olma şansı verilir bu ayrışma ile. Ayrışma, ayrılma, kopma vb. kavramlar yapı itibari ile sancılıdır. Bu bir doğum gibidir, nefes alıp verişini dengesizleştirebilir ama bu dengesizleşme gizli bir dengelenmedir. Çünkü, insan bulunduğu fanustan denize karışmaktadır, yüzgeçleri ve solungaçları zorlanır ki denizin suyuna, sertliğine adapte olabilsin. Bir gruptan kopuş kendi yerini arayışa çıkmaktır. Bu tek seferde olmaz çoğu zaman. Her şey bir anda yerli yerine oturmayacak, bu zaman isteyen bir süreç. Sadece hatırlanmalı ki; sonu olan bir süreç. Ne kadar sancılı olursa olsun, kaygılı hissederse kişi hissetsin bir sonu var. Belki birkaç ay belki bir sene. Artık o toplulukla bir bütün olmayabilir fertler ama hepsinin ortak yaşadığı bir sancı, yani kişi yalnız değil. Bu sancılı sürece kişinin hikmet boyutu ile bakması süreci geçirirken adaptesinin hızlanmasına yardımcı olabilir veyahut da adapte olmadığında bunun bir kayıp olmadığı bilir. Kişinin birçok iş deneyimi olacaktır; neyin kendine göre olduğunu neyin olmadığını görecektir. İş ilişkilerinin arkadaş ve aile ilişkilerine benzemediğini görecek ve ‘’işin dilini’’ bir nevi öğrenecektir. Okul ile beraber kişi sevgi ve öğrenmeyi bir arada tutmaya alışmış olabilir ancak iş ilişkisinde sevgi, aile ve arkadaşlık bağlarından ziyade yapılan iş ve işin düzgün yapılmasına odaklanılacağını görecek, bunlar olurken ahlaklı ve hakkaniyetli bir insan olmanın sevgi bazlı olmasından ziyade insani saygı odaklı olduğunu görecektir.

Kişinin asıl aidiyet kuracağı yerler kendi hayatında bulunduğu başka topluluklar, ailesi, kardeşleri ve arkadaşları olacaktır. Ferdin kimliğini belirleyen şey işi değil, değerleridir. Tabii bu değerler işe ve işteki insan ilişkilerine de yansır. Ancak günümüzde kaçırılan bir şey, birçok kişi hayatındaki temel aidiyeti iş odaklı aramasıdır. Buradan ‘ait hissetmediğimiz işe katlanalım’ anlamı çıkarılmasın, kasıt o değil. İşte de kişinin kendi değerlerini ve insanlığını yaşayabileceği bir yer bulmuş olması önemlidir. İşini yaparken hassasiyetlerinin benzediği insanlarla bir arada olması onun tohumunun filizlenip koca bir çınar olmasına yardımcı olur.

Ama bu bağlar sevgi odaklı değil; değerlerden gelen bir saygı odaklıdır. Bir grup bir insan iş yerinde bir araya gelebilir ama topluluk olmaları zaruri değildir, işin hakkaniyeti ve kalitesi çıkmış olması önemlidir.

Kişinin arayacağı daha temel aidiyet ve kimlik, işinden daha öte ve derin yerlerde aranmalıdır. Bu düşmeli ve kalkmalı bir yoldur, kolay bulunamayabilir. Kişinin niyetini koruması ama yaşadıklarından ders çıkartıp buna göre adımlarını stratejik atması önemlidir.

  1. Belirsizlik

Az önce de belirttiğimiz üzere, insan aslında her an bir belirsizlik içerisindedir. Beş dakika sonraki planlar birer taslaktır ve her an aslında kişi garantisi olmayan bir dünya üzerinde yürümektedir. Sadece bu ayrışma ile belirsizlik bir perde arkasına saklanmaktansa daha net bir şekilde kendini göstermektedir. Bir illüzyonu veya saklandığı bir mağara yoktur. Çöl, çöllüğünü itiraf eder.

Önemli olan, kişinin bu koca belirsizlik içerisinde nasıl bir hayat geçirmek istediğini, değerlerinin ona ne dediğini anlamaya çalışması ve buna göre hem bugünü hem seneler sonrası için adımlar atmasıdır. Hiç ölmeyecekmiş gibi kişi planlar yapabilir, bu güzeldir de. Ama uygularken yalnızca bugünü varmış gibi fırsatlarını iyi kovalamalıdır.

Tüm bunlar olurken dikkat edilecekler:

Hayat tek bir yol değildir ve herkes o tek yoldan yürümez. 16-18 senelik benzer hayatların olması o zamanlar için bir rahmet olsa da artık kişinin ferdiyetinin önemli oluşu ile farklılaşmalarının artık görülmesi de ayrı bir rahmettir.

Kimisi evlenebilir kimisi işe girebilir kimisi okumaya devam etmeyi isteyebilir kimisi de bir süreliğine durmak isteyebilir. Artık herkesin kendi kararı, biriciktir. Birbirine bağlı değildir.

Kişi kaygı denizinin içindeki küçük sularda boğulmamalı, bazen durdurup kendisini dinginleşmeli ama eline fırsatlar geldiğinde hatalı olsa bile adım atmalıdır. İnsan mezun olduğunda en iyi hata ile öğrenir. Şimdi yapacağı hatalar 5 sene sonrakinden daha kolay affedilebilir.

Kişi yetersiz hissedebilir ama dünya üzerindeki sistemin onun yetersizliğinden faydalanmasına da izin vermemelidir. Bazen kaçırılan, sahip çıkılamayan fırsatlar ve hayaller olabilir bu bir kayıp yerine koruyucu bir etken olabilir, bu düşünceye sahip çıkmak o belirsizlik içerisinde kaygı ve korku ile değil; hikmet ile adımlar atabilmemizi sağlar.

Kendisi saygı ve güzel niyet ile hareket etmeli, işinin hakkını vermeli ama diğer insanlardan büyük beklentilere girmemelidir. Bu noktada hızlı bir şekilde ısınmaktan ziyade diğerleri ile arasında öfke içermeyen halim ve selim bir sınır, onu ve zihnini koruyabilir. Artık bağlar sevgiden ziyade insaniyet içeren bir iş arkadaşlığı, bir topluluk değil gruptaki tamamlayıcılıktır.

Kendi iş dünyasındaki haklarının farkında olmalı, bunları öğrenmeli ama mezun olduğu seneden bu sistemden büyük beklentilere girmemelidir. Bu ona boyun eğmek değildir, sadece temkinli olmak ve gerçekçi olmaktır.

Okulların öğrettikleri çok kıymetlidir ancak eğitim sistemi öğretilirken maddiyatı nasıl geliştirileceği, hayatı nasıl organize edip idame ettirileceği bilinemeyebilir. Bu noktada kişinin kendisini iyi tanıyan, ahlaklı ve hakkaniyetli, bu konularda da bilgisi olan aile büyüklerine danışılması ona fayda sağlayabilir. İş hayatında bulunan ve insanı tanıyan kişilerden öğüt istemek daha makul olacaktır.

Aile ve çevrede birçok kişiden fikir çıkabilir, önemli olan herkesi değil hikmet sahibi kimseleri dinlemektir.

Tüm bunlar olurken, ne olursa olsun, kişi koca bir sistemi tamamlayarak çıktığı için bunu kutlamalı ve kendisine bir durak verip, nefeslenmeli ve içtiği çayın/kahvenin bu yaz dinginlikle farkına varmalıdır. Kaygı önemlidir, harekete geçirir ve bir soruna dair bizi uyarır anca kalbin sesi dinginlikte ortaya çıkar.

Psikolog Aynur ADİLOĞLU